20 Temmuz 2010 Salı

Kararsızlık...

Bilemiyorum. Kolay değil ona eminim. Ama işte emin olamadığım, zoru ne kadar taşımak istediğim. Zorla uğraşmaya mecbur muyum? Hayır tabii ki de kesinlikle değilim. Uğraşmayıp akışına bıraksam ne olur? Zaman kaybı belki, belki kafanı meşgul eden bir olay haline de gelebilir… Peki bunlara değer mi? Bilemiyorum. Karar vermek zor. İniş ve çıkışlar var. Bunlar hoşuma gidiyor mu? Bazen evet, bazen hayır… Eğlenceli mi? Evet eğlenceli… Eğlenceli olması bunlarla uğraşmaya değer mi? Sanmam ama dedim ya bilemiyorum. Bir yanım kal ve gör diyor. Bir yanım ise, aklımı meşgul ettiğime kızıyor. Kontrol etmeye çalışsam da olmuyor. Ne biçim bir şey bu? Bastırmaya çalışıyorum, zorlanıyorum. Rahat bırakıyorum kendimi, bu sefer de rahat batıyor.
Zor gerçekten zor… Beklesen bir türlü, beklemesen bin türlü… Bir gün beklemekten vazgeçtiğinde, ya olursa? Ya hep beklersem ve hiç olmazsa… Zaman önemli mi benim için? Evet önemli, hayatımın 35 yılının nasıl geçtiğini anlamadım her ne kadar çok dolu dolu geçtiyse de… Peki kalan senelerin garantisi var mı, 1, 5 veya bir 15 sene daha var mı hayatımda, hayatımızda? Bilemezsin ki? Peki yarının yokmuş gibi mi yapmalı hayatımın geri kalanındaki gibi, yoksa yarını bekle bakalım neler olacak gibi stresli bir bekleyiş mi daha iyi bu durumda? Zor soru… Cevap ta hiç kolay değil.
Peki bu durumda kontrol edebileceğim bir şey yok mu acaba? Düşünüyorum ama yok sanırım. Belki de ilk defa kontrolümün dışında oluşmasını beklediğim bir olay ile karşı karşıyayım. Ne yapılacağını biliyor muyum? Hayır tabii ki de bilmiyorum. Bildiğim şeyler sadece “bekle ve gör” den ibaret… Peki bekleyecek miyim? Bu sorunun cevabını merak mı ediyorsun? Bekle ve gör o zaman…

Hiç yorum yok: